1981 yılı 17 Ocak’ta Ali Aktürk ve Metin Adil Toraman Akyazı’da polislerle girdikleri çatşmada öldürüldüler. Amaçları 12 Eylül askeri cuntasına karşı direnişe hazırlanmaktı. Çatış- madan sağ kurtulan Ömer Yazgan, Ramazan Yukarıgöz, Mehmet Kanbur ve Erdoğan Yazgan arkadaşlar ise 1983 yılı Ocak ayında, Ömer Yazgan’ın doğum günü 29 Ocak’ta asılarak idam edildiler.
Baskı ve zulme karşı direnen insanların öldürülmesine ezilenlerin dilinde katledilme denir. Devrimcilerin katledilmesi meşru görülmez ve nefretle anılır. Ezilenler özgürlük mücadelesi yolunda hayatlarını ortaya koyan insanları ise sahiplenirler. Dolayısıyla direniş yanlısı ezilenler Akyazı eyleminin ne kadar isabetli olduğundan ziyade eylemcilerin amaçlarına, faaliyetlerine, devrimci kişiliklerine ve hayatlarına bakarlar. Akyazı’daki eylemde önemli hatalar olduğu açıktır. Özgürlük mücadelesi yolunda yapılan hatalardan ders çıkarmak ise devrimci hareketlere düşer.
Ömerlerin idama kahramanca giderken yazdıkları ve devlet tarafından 25 yıl gizlenen mektuplarından da anlaşıldığı gibi Akyazı faşizme karşı direniş azmidir. Akyazı devrimcilerin davaya, halka ve birbirlerine bağlılığın simgesidir:
RAMAZAN YUKARIGÖZ: Faşizme ve emperyalizme karşı halkın yanında yer almak gerekirdi. Ben de bunu yaparak halkın mücadelesine en ön saflarda katılmaya çalışarak sizlere ve halkıma olan görevlerimi her zaman elimden geldiğince yerine getirmeye çalıştım. Son görevimi de şimdi yerine getiriyorum. Benim için üzülmenizi gözyaşı dökmenizi istemem. Devrimci olarak yaşadım devrimci olarak ölüyorum.
ERDOĞAN YAZGAN: Yaşamım kısa ama onurlu oldu. Sizlere onurlu bir yaşamı miras bırakabildim ise ne mutlu bana. Kimseyi suçlamayın, suçlu olan bizi asanlardır.
MEHMET KANBUR: Son olarak da halkımın mutluluğu uğruna canımı severek feda ediyorum. Bu görevimi yerine getirirken size ve halkıma layık olmaya çalışacağım. Son nefesimi verirken dahi köhne düzenin
celladına fırsat vermeden halkımın mutluluk sloganını haykıracağım. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. (…) Akyazı onurumuz. Yolumuz Akyazı’da düşenlerin yoludur.
ÖMER YAZGAN: Halkımızın mücadelesi haklı ve meşrudur. Meşru olmayan, bu zorbaca düzeni sürdürmekten yana olan katillerdir. (…) Az sonra görevimi yapmak üzere darağacına çıkacağım. Sloganlarımı haykıacağım, dizlerim tiremeyecek. Yirmi yedi yaşına bastığım bu gecenin sabahını kimse unumayacak.
Akyazı’da hayatlarını kaybeden devrimcilerden Ali Aktürk eyleme üç çocuk babası olarak gitmişti. Ali Aktürk’ün mevcut özellikleri ile devrimci mücaeleyi seçmesi adeta eşyanın tabiatı gereği olmuştu. Geçim durumu iyi olan bir insandı. İstanbul’un hayat şartlarında başta işçilik olmak üzere çok çeşitli geçim uğraşıları içinde çok enerjik, insiyatifli, daima umutlu ve korkusuz bir halk adamı olarak yetişmişti. Hayat okulundan yetişmişti. Ali Aktürk bitmez-tükenmez enerjisi ve yaratıcılığı sayesinde kendisine daima iyi bir yaşam kurabilecek yetenekteydi.
Aynı zamanda nerede hangi tanıdığının bir zorluğu varsa yardımına koşmaktan kendisini alamazdı. İnsanlara karşı çok yoğun sevgi ve sorumluluğu, muazzam canlılığı, yaratıcılığı ve insiyatifi sayesinde olağanüstü sevilen bir insandı.
Metin Adil Toraman üniversite öğrencisiydi. Orta sınıf bir aileden geliyordu ve bu nedenle burjuva değerlerine göre yükselmesinin önü açıktı. Fakat Metin, bu yolu seçmedi. Kendisine en yakın olarak gecekondu semtinin yoksul gençlerini seçmiş, en yakın arkadaşı 1979 yılında işkencede katledilen Cemalettin Yalçın olmuştu. Metin, eylemci yetenekleri yüksek bir insandı. Özellikle sıkıyönetim döneminde Metin çok sayıdaanti-faşit eyleme girdi. Tarabya’da kaldığı eve karargah kuran polisler tarafından yakalandığı halde ellerinden kurulmayı başarmıştı. 12 Eylül darbesinin ardından direnme kararı alan arkadaşlarının yanında kararlı bir şekilde saf tuttu. Akyazı’ya kadar girdiği hiç bir anti-faşit eylemde ele geçirilememişti. Polisler onu yaralı olarak yakaladıktan sonra linç ettirdiler.
Ali Aktürk ve Metin Toraman üzerlerine onlarca kurşun sıkılarak katledildiler.
Ramazan Yukarıgöz mücadeleye Devrimci Sol saflarında Gültepe’de katılmıştı. Faşizme karşı mücadelede Dev Genç’in efsaneleşmiş bir ismiydi. Ramazan bir eylem adamıydı. 1979 yılında kısa süreli cezaevi yaşantısından sonra firar edip ölünceye kadar mücadeleye devam etti.
Erdoğan Yazgan mücadeleye İstanbul Sanayi Mahallesi’nde katılmıştı. Ondaki insan tanıma, insanlarla ilişki kurma ve gelişmeleri analiz yeteneği, yetişmeden geliyordu. Mücadelede aldığı sorumluluklar onun bu yeteneklerini geliştirdi. Erdoğan ayrıca ürkek tanınan bir insanın mücadelede nasıl bir kahraman haline gelebileceğinin çarpıcı bir örneğidir.
Mehmet Kanbur ise “anadan doğma devrimci” denebilecek bir insandı. Mücadeleye Devrimci Yol saflarında başlamıştı. Bir çocuk babasıydı. O bir dava adamı ve halk önderiydi. Akyazı şehitleri her yıl olduğu gibi bu sene de arkadaşları tarafından, Direnişçiler tarafından çeşitli etkinlikler ile anıldı.
İSTANBUL:
Şehitlerimiz, İstanbul’da 30 Ocak’ta Ramazan Yukarıgöz’ün mezarı başında Devrimci 78’liler Federasyonu ile ortak düzenlenen etkinlikte anıldı. Saygı duruşu ile başlayan etkinlik, şehitlerin son mektuplarının okunması ile devam etti. Etkinlikte söz alan Devrimci 78’liler Federasyonu’ndan Lale Alp, “Sayısız insanlık suçu işleyen 12 Eylül’ün cuntacı generalleri, Erdoğan hükümeti tarafından, seçim yatırımı yapılarak, yalandan yargılanmış, cezaları bile onaylanmamış, sümen altı edilmiş, yaşlılıktan ölmeleri beklenmiştir.” dedi. Ardından Ramazan Yukarıgöz’ün sevenleri ve ailesi söz aldı. Hamza Yalçın’ın yurt dışından yolladığı mesaj okundu.
İçinde bulunduğumuz dönemde 12 Eylül dönemindeki direnişimizin anlamı daha iyi görülüyor. Keşke daha güçlü direnebilmiş olsaydık! Keşke daha hazırlıklı direnebilmiş olsaydık! Eğer Türkiye solu 12 Eylül rejimine karşı güçlü bir direniş göstermeyi başarmış olsaydı şimdi hem Türkiye hem de Ortadoğu farklı olurdu. 12 Eylül’de aldığımız kötü yenilgi şimdi ülkemizi askeri cuntadan da berbat bir diktatörlük düzenine getirdi. Çünkü etkili bir direniş gerçekleştiremeden direnemeden yenildik. O nedenle etkisiz duruma geldik. Eğer ülkemizde güçlü bir devrimci hareket olsaydı Ortadoğu’da IŞİD gibi bir örgüt asla olamazdı. Hatta eğer ülkemizde güçlü bir devrimci hareket olsaydı emperyalizm Irak’ı ve Ortadoğu’yu işgal edemezdi.
Şimdi ülkemizin başında Kenan Evren’den beter bir diktatör var. Şimdiki diktatör iktidarda kalmak için her şeyi yapacak birisi. O, tek adam diktasını kurumlaştırmaya çalışırken Türkiye bir iç savaşa gidiyor. Mezheplerin ve milliyetlerin birbirini boğazlayacağı bir iç savaş tehlikesi yaklaşıyor.
Bizler bu iç savaşı direnişsiz karşılamayacağız. 12 Eylül yıllarında nasıl sayımıza, gücü- müze ve olanaklarımıza bakmaksızın direnme kararı aldıysak gene direneceğiz. Asla teslim olmayacağız. Senin, arkadaşların ve tüm devrim şehitlerinin yiğitliğinden güç alıyoruz.
Türkiye şimdi sessiz ve hareketsiz. Fırtınalar öncesindeki sessizlikleri hatırlatıyor. İşte bu sessizlik ortamında diyoruz ki: İç savaş olacaksa iç savaş; asla teslim olmayacağız, ülkemizin kaderini değiştireceğiz, DEVRİM YAPACAĞIZ!
Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz!
Hamza YALÇIN
ANKARA:
Ardından izletilen sinevizyon gösterimi sonrasında Avukat Hüseyin Yüksel Biçen, Devrimci 78’liler Federasyonu adına Hüseyin Esenyel ve Temel Demirer konuşmalarını gerçekleştirdiler. Konuşmalardan sonra bir arkadaşımızın çaldığı saz ile, hep birlikte direniş türküleri söylenerek anma etkinliği sonlandırıldı.
Şehitlerimiz Cezaevlerinde Anıldı:
Akyazı şehitlerinin cezaevlerinde kalan Direniş Hareketi tutsakları tarafından da anıldığı haberi, tutsaklarımızın yolladığı not ile elimize ulaştı. Dergiye haber niteliğinde yollanan not aşağıdaki şekildedir:
Merhaba,
Yoldaşlarımızın idamının yıl dönümü yaklaştığında nasıl bir anma yapacağımızı buradaki arkadaşlar beraber değerlendirdik.
Devrimci tutsakların sayısını, gruplar arası ilişkilerin arzuladığımız gibi sağlıklı olmayışını ve kar yağışının ses yayılımını engelleyici etkisini gözederek kısa program yapmayı benimsedik. 28 Ocak saat 12.00’de yapacağımız saygı duruşu ve ardından atacağımız sloganlarla Ömer Yazgan, Mehmet Kanbur, Erdoğan Yazgan, Ramazan Yukarıgöz, Metin Adil Toraman, Ali Aktürk yoldaşları anmaya karar verdik. Diğer örgütlül- ükleri bu yönde bilgilendirdik. TDP, TKP/ML ve Devrimci Halkın Günlüğü’nden dostlarımızın programda birlikte olma kararlarını memnuniyetle karşıladık. Şehitlerimizi kararlaştırılan gün ve saatte beraberce selamladık.
Şehitleri anmanın esasını onların mücadelelerini sürdürmek oluşturuyor kuşkusuz. Cezaevlerinde bu türden programların rutinleştiğinin de farkındayız. Ama kesinlikle şekli etkinlikler olduğu söylenemez. Devrimci tutsakların bulundukları koşulların zorluklarına aldırmadan ve kendi dertlerine düşmeden; ortak dava için daha büyük fedakarlığı temsil eden şehit yoldaşlarından güç almaları bakımından anlamlı ve değerli etkinliklerdir anmalar. Yani şehitlerimizin anılmaya ihtiyacı yok. Bizim onları anmaya ihtiyacımız var, mücadelelerini daha yüksek moral değerlerle sürdürebilmek için.
Şehit yoldaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyoruz.
Kırıkkale F Tipi Cezaevinden Direniş Hareketi Tutsakları