Diktatörlüğe Karşı Mücadele

0
1629

Devletin temel baskı aygıtını polis ve Erdoğan’a bağlı çeşitli istihbarat teşkilatları oluşturuyor. Asker de tümüyle sultanlığın emrinde. Erdoğan bürokrasiyi muhtarlara varıncaya kadar doğrudan yönetiyor. Gezi Direnişi tarzında eylemlere etkin mü-dahale edebilmek için kamu görevlilerine şiddet kullanma yet-kisi tanınmıştı. Bu yetkilere, yayınlanan son kararname (Bkz.: 696 sayılı kararname.) ile sivil taraftarlara muhalifleri şiddet yoluyla ezme yetkisi eklendi

2018 yılına girerken diktatörlüğün baskıları yoğunlaştı. Devlet aygıtını kendi elinde merkezileştirmiş olan diktatörlük, hızla sivil faşist örgütlenmeleri geliştiriyor ve “Karşı çıkanı ezerim!” mesajıyla kitleleri korkutuyor. İktidarın en güçlü göründüğü bu süreçte onun aslında sona yaklaştığı hissediliyor.

Devletin temel baskı aygıtını polis ve Erdoğan’a bağlı çeşitli istihbarat teşkilatları oluşturuyor. Asker de tümüyle sultanlığın emrinde. Erdoğan bürokrasiyi muhtarlara varıncaya kadar doğrudan yönetiyor. Gezi Direnişi tarzında eylemlere etkin müdahale edebilmek için kamu görevlilerine şiddet kullanma yetkisi tanınmıştı. Bu yetkilere, yayınlanan son kararname (Bkz.: 696 sayılı kararname.) ile sivil taraftarlara muhaliferi şiddet yoluyla ezme yetkisi eklendi. Daha öncesinden muhaliferi mafya bozuntuları vasıtasıyla tehdit ediyorlardı. Mafya gene yerinde duruyor. Rejim bir süredir milisler örgütlüyor ve onları silahlı eğitimden geçiriyor.

İlk bakışta yenilmezmiş gibi görünen diktatörlük, gerçekte adım adım yıkıma yaklaşıyor. Erdoğan devrilmemek için poliste ve bürokraside güvenmediği isimleri sürekli tasfye ediyor. AKP içinde Abdullah Gül gibi bir korkak bile ona karşı sesini yükseltecek duruma geldi. Erdoğan ayakta kalmak için AKP’de ve hükümette tasfyeler yapıyor. Direniş başladığında bunların anlamı bile kalmayacak. Böyle bir sistem Türkiye’ye uymaz ve Erdoğan’ı sivil faşist çeteler de kurtaramaz.”

Erdoğan kitleleri kendisine bağlamak için hem bireysel çıkarcılığı, hem dinciliği hem de milliyetçiliği yanına alıyor. Büyük sermayedarlardan aşağıya, yoksul insanlara doğru bir çıkar düzeni kurulmuş durumda. İktidara yakın olanlar çıkar düzeninden derece derece pay alıyor. Sol kesimden insanlardan beklenen, eğer diktatörlüğü alkışlamayı mideleri kaldırmıyorsa, etliye sütlüye karışmadan kendi çıkarlarına bakmasıdır. Dinle avutulan ve gelecek korkusuyla dine sığınan insanlara, “İktidardayız!” kanaati yayılmış durumda. Erdoğan bu insanlara, “Müslüman aleminin önderi” belletiliyor. İktidarın kullandığı milliyetçilik ise Kürt hareketine karşı düşmanlık ağırlıklı.

4BFDA1C9-3F06-4796-8FD0-E565E36292B2Bu milliyetçilik Türkiye dışında Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa ve hatta Asya’daki Sunni Türkleri de etkileyebiliyor. Erdoğan’ın ABD, İsrail ve AB ülkeleriyle sürdürdüğü laf dalaşı onu milliyetçi göstermeye hizmet ediyor.

Dinci diktatörlük düne kadar her fırsatta aşağıladığı Atatürk’ü kullanmaya başladı. “Mustafa Kemali’in askerleriyiz!” diyen Aydınlık gazetesi ve Vatan Partisi şimdilerde Mustafa Kemal’i dinci liberalizmin hizmetine sunuyor. Kemalizme karşı tavrı takıntı haline getirmiş bir kısım sol kesimler de bu tutumlarıyla Erdoğan’ın işini kolaylaştırıyorlar. Onlar için Kemalizm, kötülüğün ve faşizmin adıdır. Kürt hareketi ile yakın olmak için Kemalistlerden uzaklaşmak gerektiğine inanıyorlar. Hatta kimi sevmiyorlarsa ona Kemalist diyecek durumdalar. Bu yüzden Erdoğan’ın Kemalist geçinmesini kolayca onaylayarak demokrasi ve özgürlük mücadelesine fayda sağladıklarını düşünüyorlar. Ne yazık ki bu tutumlar diktatörün saltanatı uğruna çevirdiği dolapları yurtseverlik ve anti-emperyalistlikmiş gibi göstermesine büyük kolaylık sağlıyor.

ABD yönetimi ve Batılılar eğer aptalmış görünüp alttan alta işler çevirmiyorlarsa, yaptıkları akılsızlıklarla Erdoğan’a büyük hizmette bulunuyorlar. Türkiye egemen güçleri ABD ve Batının aptallığını pek bilmezlerdi. Onların bu yönlerini keşfedip kullanmak Erdoğan iktidarına kısmet oldu. Erdoğan iktidara ABD’nin tezgahladığı darbe ile geldi. Orduyu ve siyasi rakiplerini ABD ve AB eliyle tasfye etti. Şimdi ABD ve AB’nin Türkiye’de milliyetçiliği kışkırtan aptallıklarını kullanarak saltanatını ilan etmek istiyor.

Erdoğan İran yönetimimden de öğreniyor. Batılıların ahmaklığını İran yöneticileri epeydir biliyordu. İran egemenleri Saddam’dan Batılı ülkeler sayesinde kurtuldular. Sonra Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de etkinliklerini arttırdılar. Şimdi Erdoğan ile de ittifak kurarak daha güçlü hale gelmeye çalışıyorlar.

Erdoğan’ın yaptıkları Batılıların şeytanca bir planı değilse, o dün nasıl orduyu iktidardan uzaklaştırdıysa bugün benzerini ABD’ye karşı yapma yolunda. Erdoğan’ın Türkiye’yi Batılı egemenlerin yörüngesinden koparması zordur ama imkansız değildir. Çünkü ABD yönetimi göründüğü kadarıyla emperyal çıkarlarına uygun bir politika dahi izleyemiyor. Mesela Trump yönetiminin Kudüs’ü İsrail’in başkenti sayması ABD’ye zarar verdi. Trump’ın İran’da yaşanan olayların ardından hemen destek açıklaması yapması büyük aptallıktı. Öyle görünüyor ki Erdoğan bu aptallıklardan daha çok yararlanacak.

EEBF65A1-904B-4A54-BA5F-F56A20716D5DErdoğan ABD yönetiminin İran’da gelişen protestolara desteğini ilan etmesini kullanarak o olaylar ile Gezi Direnişi arasında hemen bağ kurdu. Bazı sol güçler de, İran’da gelişen her olayı derhal ABD oyunu görüyor. ABD’den umut beklenmesi kadar, her toplumsal olayı ABD’ye bağlamak da yanlıştır. Irak, Libya ve Suriye’de yaşananlardan sonra bu konuda duyarlılık olumludur ama halkların gerici yönetime karşı gösteriler yapması için ABD müdahelesi gerekmez.

Türkiye’nin Batılı güçlerin egemenliğinden kopması çok zordur ama olanaksız değildir, dedik. Ama Türkiye Batılı güçlerin egemenliğinden bu şekilde çıkarsa bir daha asla daha özgür olmayacak. Böyle bir gelişme olsa olsa ordunun egemenliğinden bugünkü dinci tek kişi diktatörlüğüne geçiş gibi bir şey olacak. Yani daha baskıcı ve daha gerici bir rejim. İşte iktidar dün ordunun tasfyesini nasıl demokrasi davasıymış gösterdiyse, bugün yaşananları da yurtseverlik davasıymış gibi gösteriyorlar. Mesela futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, tabii yaranmak için, Erdoğan’ı Deniz Gezmiş gibi bir anti-emperyalist gördüğünü söyledi. Amerika ile karşı karşıya gelmek kimseyi Deniz Gezmiş yapmaz. Dün diktatör Noriega da, Saddam da Amerika ile karşı karşıya gelmişti. Kaldı ki Deniz Gezmiş hırsız değil, dürüst bir insandı, yakınlarına çıkar, kendisine de saltanat sağlamadı.

Erdoğan’ın bugünkü vatanseverliği ile dün generallerin gösterdiği vatanseverlik birbirine çok benziyor. Hepsi de ”Vatan”dan kendi diktatörlük sınırlarını anlıyor. Biz ”Vatan”dan halklarımızın özgürce yaşamayı hak ettikleri yaşam alanını anlıyoruz. Bağımsızlıktan anladığımız özgür vatandır. Vatanımız çürümüş bir diktatörlüğün elinde. Diktatörlük bir çıkar şebekesi kurarak, Türklüğü, İslamı ve hatta Mustafa Kemal’i sömürerek halk için en kötü kölelik düzenlerinden biri olan kendi saltanatını örgütlüyor. Cesaret ve sorumlulukla vatanımıza ve geleceğimize sahip çıkmalıyız.

İlk bakışta yenilmezmiş gibi görünen diktatörlük, gerçekte adım adım yıkıma yaklaşıyor. Erdoğan devrilmemek için poliste ve bürokraside güvenmediği isimleri sürekli tasfye ediyor. AKP içinde Abdullah Gül gibi bir korkak bile ona karşı sesini yükseltecek duruma geldi. Erdoğan ayakta kalmak için AKP’de ve hükümette tasfyeler yapıyor. Direniş başladığında bunların anlamı bile kalmayacak. Böyle bir sistem Türkiye’ye uymaz ve Erdoğan’ı sivil faşist çeteler de kurtaramaz. Türkiye halkı sosyalisti, Kürt’ü ve Atatürkçüsü ile birleşip özgür bir vatan kurmak için ayağa kalkacaktır.

5 Ocak 2018

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.