Haftanın Özeti: Yeni bir dünya savaşı mı?

0
655

Haftalık özetimize dünyadan gelişmeler ile başlamak istiyoruz. Çünkü bu hafta kritik gelişmeler yaşandı. Ardından Türkiye’den gelişmeler ile devam edeceğiz.

Avrupa’da aşırı sağın endişe veren yükselişi İtalya seçimleri ile devam etti. Ekim 2021’de Almanya’da yapılan seçimlerde aşırı sağcı AfD oylarını ciddi oranda artırarak 83 milletvekili ile meclise girmişti. Fransa’da Mayıs ayında yapılan seçimlerde ise Le Pen’in önderliğindeki aşırı sağcı parti RN (Ulusal Birlik) tarihindeki en ciddi yükselişi gösterip 89 milletvekili ile mecliste temsil hakkı kazandı. İsveç’te geçen ay yapılan seçimlerde ise aşırı sağcılar ikinci parti oldu ve diğer sağ partiler ile birlikte hükümet kurmaları bekleniyor. Bu üç ülkede sağın gelişmesi tartışılırken son olarak İtalya’da Mussolini hayranı İtalya’nın Kardeşleri Partisi kurduğu blok ile birinci gelip hükümet kurma yeterliliğini kazandı. Partinin Mussolini’yi kendine örnek aldığını söyleyen kadın lideri aşırı sağcı Georgia Meloni başbakan oldu. Polonya ve Macaristan zaten sağ partiler tarafından yönetiliyor. Yine Avusturya’da da sağ hükümet iktidarda.

Avrupada’ki sağın bu gelişmesi, İkinci Dünya Savaşı öncesi sağın yükselişini hatırlatıyor. Emperyalist güçler arasında bloklaşmanın üst safhaya çıktığı; gıda sorunu, hayat pahalılığı ve küresel ısınma nedeniyle halkların öfkesinin arttığı bir dönemde bu yükseliş normal gelmiyor. Bunun yanında Avrupa sol parilerinin zayıflığı da sağın gelişmesine olanak sağlıyor. Sol partilerin çoğunluğu bağımsız ve cesur tutumdan uzak ve Amerikan emperyalizminin güdümüne girmiş durumdalar. Bu durum Ukrayna-Rusya savaşında kendini daha iyi gösterdi. En cesur duran Fransa daki NUPES bile savaş karşısındaki ilk duruşunu medya baskısı karşısında koruyamadı. Koruyanlar ise ya komplolar ile susturuldu ya da basının sansürüne maruz kaldılar.

Ukrayna-Rusya savaşı ile devam edelim; Batı blokunun topyekün Rusya karşısında bloklaştığı, her türlü silah ve ambargolar ile savaşa dahil olduğu bir dönemde Rusya gerilemeye başladı. Ukrayna elde ettiği modern silah ve batılı askeri uzmanların öncülüğünde karşı saldırıya geçip bazı bölgeleri geri aldı. Rusya saldırıyı durdursa da mevzi kaybetti. Bu saldırı karşısında ele geçirdiği topraklarda Rusya’ya katılım referandumu gerçekleştirdi. Katılımın yüksek olduğu bildirilen seçimlerde halkın çok büyük çoğunluğunun Rusya’ya katılma kararı aldığı belirtildi. İkinci adım olarak da Putin kısmi seferberlik kararı ilan ederek 300 bin kişiyi silah altına almaya karar verdi. Bundaki amaç kendisine bağladığı toprakların güvenliğini sağlanmak olarak belirtiliyor. Ayrıca Putin artık Rusya devletine ait olan bu topraklara batılı güçlerin silahları ile saldırı olursa nükleer silahlar da dahil olmak üzere her türlü müdahalenin masada olduğunu belirtti. Bu hamle ile dünya bir nükleer savaşa yaklaşmış oldu.

ABD öncülüğündeki NATO ve Rusya arasındaki savaş farklı yollardan da cereyan ediyor. Bir suredir boykot edilen Rusya’dan Avrupa’ya gelen Kuzey Akım-2 boru hattında bir patlama oldu. Patlamanın nedeni tam belli olmasa da sabotaj ihtimali yüksek görülüyor. Her iki taraf da birbirini suçlarken Avrupa Parlamentosu başkanı Ursula Von Der Leyen bunun sabotaj olduğunu belirtip en ağır şekilde cezalandırılıcağını belirtirken isim vermeden Rusya’yı hedef gösterdi. Aynı şekilde CIA da sabotaj olduğunu belirtip okları Rusya’ya yöneltti. Ancak Polonya’nın eskiden Milli Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerinin üstlenmiş ve halen Avrupa Parlamentosu milletvekilliği yapan Radek Sikorski’nin patlamanın fotoğrafını paylaşıp üstüne “teşekkürler ABD” yazması çok insanın aklındaki düşüncenin ifadesi oldu. Bu patlamadan en çok kazançlı çıkan güç ABD’dir ve ABD emperyalistleri boru hattını engellemek için ne gerekirse yapacaklarını söylüyorlardı.

Avrupa devletleri ABD ve İngiltere’nin politikaları nedeniye zor bir dönemden geçiyor. Zaten korona nedeniyle ekonomisi daralan AB ülkeleri şimdi de Rusya karşısında aldıkları tutum ile enerji krizi yaşıyorlar. Rus gazına bağımlı olan AB ülkeleri oradan gelen gazın her gün azalması ile soğuk bir kışa hazırlanıyor. Enerji fiyatlarının sürekli yükselmesi ve arzın azalması bir çok sektörde fiyat artışlarını körükledi ve enflasyon son zamanların en yüksek rakamlarını gördü. Ücretler ise enflasyonun çok altında kaldı. Avrupa’da emekçiler bu yüzden sokaklara çıkmaya başladı. İrlanda, Avusturya ve Almanya’da on binler sokaklara çıktı. En son olarak Fransa’da sendikalar genel grev kararı aldı. Ulaşım sektörü başta olmak üzere bir çok iş kolunda çalışanlar greve gitti. İşçi ve memurlar ücretlerinin erimesine ve emeklilik haklarının daraltılmasına karşı sokağa çıktılar.

ABD’de sağ gelişirken Latin Amerika’da rüzgar soldan esmeye devam ediyor Kolombiya, Venezuela ve Peru’dan sonra Brezilya’da da sol aday Lula’nın bu pazar yapılacak seçimlerde tekrar kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Ülkemize yaklaşalım. Türkiye ile Yunanistan arasında iki ülkenin gerici hükümetleri aracılığı ile savaş rüzgarları estiriliyor. Dışardan bakıldığında yarın savaş olacakmış gibi görünen bu durum uzun süredir devam ediyor ve her iki ülkenin de iktidar partilerinin işine yarıyor. Hem Yunanistan’daki Miçotakis hükümeti hem de AKP kaybettiği oyları bu savaş kışkırtıcılığı politikaları ile geri almaya ve arttırmaya çalışıyorlar.

Türkiye’deki gelişmeler ile devam edelim. Kamuoyu yoklamaları AKP’nin oy kaybetmeye devam ettiğini gösterirken AKP ise saldırganlığını devam ettiriyor. Bu hafta hedefinde CHP ve ülkede gelecek görmeyen ve yurtdışı yollarını arayan gençler vardı. Yalnızca sarayının günlük harcaması 10 milyon TL olan Erdoğan bu gençleri lüks düşkünlüğüyle suçladı. Bir kısım gençlerin ülkeyi terk ederek bireysel kurtuluş yolları araması üzücüdür. Türkiye’de yaşayan bir kısım gençlerin bireysel kurtuluş hayalleri içinde yaşamaları da üzücüdür. Ülkemize sahip çıkmamız gerekiyor.

Erdoğan ve kurmayları Mersin’de polis evine yapılan silahlı saldırıyı istismar etmekle uğraştılar. Eylemin hemen ardından HDP’lilere saldırılar başlatıldı. Selahattin Demirtaş ve hatta CHP eylemin arkasında olmakla suçlandı. Hükümetin bu konuda çok hazırlıklı olması ve hemen eylemi istismar etmesi, “önceden haber mi almışlardı?” kuşkularını akla getirdi.

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusu yoğun bir gündem maddesi olarak tartışılıyor. CHP’de Kılıçdaroğlu’nun adaylığına alttan alta karşı çıkanlar seslerini çıkarmazken Altılı Masa’nın diğer güçleri başka bir aday arıyorlar. HDP’nin Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleme eğiliminde olduğu görülüyor.

Son olarak işçi eylemleri ile devam edelim. Asgari ücretin 5 bin 500 lira olduğu ülkemizde açlık sınırı ise 6 bin 890 lira olarak açıklandı. Yoksulluk bile değil, açlık sınırının altında çalışmaya zorlanan işçiler her gün yeni grevler ile bu duruma tepkilerini göstermeye devam ediyorlar. Bu hafta da grevler devam etti: Haksız bir şekilde işten çıkarılan ve 69 gündür direnen EFT işçileri, EFT Tekstil’in çalıştığı Columbia, Mavi Jeans, Skechers markalarının mağazalarına giderek eylem yaptılar.

İzmir Torbalı’da bulunan Philip Morris’te (Marlboro) Euroserve işçileri, DİSK/Gıda-İş’e üye oldukları gerekçesiyle işlerinden atıldı. Fabrikanın önünde eylem yapan 100’ü aşkın sayıdaki işçi, Montrö Meydanı’nda toplanarak sloganlar atıp Euroserve binasına yürüdü. Ofisin önünde açıklama yapan işçiler, direnişe devam edeceklerini belirtti. İzmir Bornova ve İstanbul Avcılar Belediyelerinde Toplu İş Sözleşmeleri’nden sonuç alınmayınca grev kararı alındı.

Özetle dünya savaşa daha çok yaklaşırken Avrupa’da faşist, Latin Amerika’da ise ilerici gelişmeler öne çıktı. Ülkemizde devrimci güçlerin gelişme koşulları daima var oldu ve var olacak. Emperyalizme ve gerici egemenlere karşı mücadelede birleşenler kazanıyor; örgütlenemeyen, birleşmeyeler ise kaybediyorlar.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.