MERHABA 2021!

0
2274

Hamza YALÇIN

Karanlık bir labirentin içindeyiz. Işığa yürüyebilmek için gerçekliğimize cesaretle bakabilmeliyiz. 2021 yılına girdik, Erdoğan başımızda durmaya devam ediyor. Erdoğan iktidarının en son, korona fiyaskosu yüzünden düşeceği tahmin ediliyordu. Ondan önce ekonomik kriz yıkacaktı. Daha öncesinden onu kötüleşen dış ilişkiler yıkacaktı. Kısa zaman içinde kanserden öleceği ihtimalini vb. saymıyoruz. Şimdilerde umutlar Biden’a bağlanmışken muhalefetin mevcut sistemin uyumlu bir parçası durumuna geldiği ortaya çıkıyor. Sosyalist solun statükoya boyun eğdiğini de çok üzülerek yazmak zorundayız. 

Şimdi sözde parlamento gibi göstermelik kurumlar olmasına rağmen devlet baskısı askeri yönetim dönemlerindekinden daha fazladır. Yasama, yürütme ve yargının tek kişinin elinde toplandığı bir rejimin içinde yaşıyoruz. AKP rejiminin yandaş şirketleri dünyada en fazla kamu ihalesi alan 10 şirketten beşini oluşturmaktadır. Bunu Dünya Bankası söylüyor. Rejim taraftarıysan toplumda yükselmen için diploma, liyakat şart değil. Yakında iş bulmak için dahi AKP’li olmak şartı aranacak görünüyor. Basının yüzde 95’inden fazlası iktidarın yandaşı oldu. MHP hiç zorlanmadan Erdoğan’ın çizgisine geldi. Eskiden sabah-akşam dini eleştiren Perinçek hareketi (şimdiki ismiyle Vatan Partisi) de dinci rejimin parçası oldu. Erdoğan “muhalefetin de millisini yaratacağız” derken CHP ve İYİP’e küfür, tehdit ve fiili saldırılarla ayar veriliyor. Toplum AKP kazanının içinde ve ısı alıştıra alıştıra sürekli artırılıyor. CHP, iktidarın yıkılması yönünde mücadele adına MHP ve AKP’ye benzemeye çalışarak kendisini sağa doğru genişletme stratejisi geliştirdi. Sağa açılma stratejisi onu sisteme daha çok alıştırdı. CHP yeni sistemin muhalefetidir.

CHP sistemin muhalefeti ise biz de sistemin sosyalisti durumundayız. Ülkemizin bu duruma gelişini 18 yıldır engelleyemediğimiz gibi 2021 yılı başında sosyalistler olarak gerçekliğe hala 1990 öncesi dünyanın kavramlarıyla, teorik ön yargılarımızın ve grupçu hedeflerimizin dar dünyasından bakıyoruz. Bu bakıştan, solu içinde bulunduğu kısır döngüden kurtarabilecek bir kavrayış, enerji ve güç birliği çıkamazdı, çıkmadı ve çıkmaz. Bir kısım sosyalist hareket diğer sol gruplarla rekabet içinde varlıklarını geliştirmeye çalışırken özellikle Kürt siyasal hareketine yakın bir kesim, AKP’nin eline tutuşturduğu “Ergenekon” ve “derin devlet” gibi kavramlarla oyalanmayı sürdürdü. Dinci faşist rejime karşı halk muhalefetine öncülük edemeyen sosyalist hareket dar bir alandaki kısır döngüye mahkum edilmiş durumdadır.

AKP iktidarıyla birlikte hızla değişen Türkiye’de sosyalistler milliyetçi eğilimlerin daha çok etkisine girdi. Bir yandan Kürtlere ve ezilen milliyetlere karşı tepki gelişirken diğer yandan Kemalizm karşıtı saplantılarla nüfusun yüzde 70’inden fazlasını oluşturan Türkler şovenizmin safına itilmiş oldular.

2020 yılında İsrail Ortadoğu’da, Afrika’da ve Kafkaslar’da çok önemli güce ulaştı. Bu güç Erdoğan iktidarını da Kürt sorununu da Türk sorununu da etkileyecektir. ABD ve AB emperyalizmi sosyalist akımları yönlendirmeye ve sistemle uyumlu bir sol yaratmaya çalışıyor. Arap Baharı bu konuda bir fikir vermektedir. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Türkiye sosyalist hareketi Kürt sorunu yanında Türk sorunu gibi yeni bir sorunla daha karşılaşmış bulunuyor. Bu soruna dünya devrimci hareketini geliştirecek bir yaklaşım sağlamamız gerekiyor.

İkisine yukarıda değindiğimiz üç önemli dönüm noktasının günümüzü çok etkilediğini gözlüyoruz. Birisi reel-sosyalizmin yıkılışıdır. 1917 Ekim Devrimi ve 1989-1991 reel-sosyalizmin yıkılışı dünyayı karşıt yönde ve yaklaşık aynı şiddetle etkilediler. İkinci dönüm noktası AKP’nin iktidara gelmesi, üçüncüsü de koronadır. Birinci dönüm noktasını 30 yıl geride bırakırken yeni durumu kavramakta hala çok eksiğiz. AKP iktidarının 19. yılına girdiğimiz halde değişen durumu hala kavrayamadık. Korona ise görece yenidir. Bu konuda Henry Kissinger daha Nisan ayı başında “Koronavirüs pandemisi dünya düzenini ebediyen değiştirecek” diye yazmıştı.

ABD ve Avrupa sağlık sistemleri korona virüsü karşısında çaresiz kalırken planlı ekonominin güçlü olduğu Küba, Çin ve Vietnam başarılı oldular. Koronanın kaynağı gösterildiği için gelişme hızı yavaşlaması beklenen Çin ekonomisinin ABD’yi tahmin edilenden 5 yıl önce geçeceği gözleniyor. AB ülkeleri birbirleriyle yardımlaşmakta sınıfta kaldılar. Pandemi insanı değil karı gözeten yeni-liberal ekonomik ve politik sistemi sorguladı ve ayrıca dünya çapında bir sağlık sistemi ihtiyacını güçlü bir şekilde ortaya koydu. Çalışma saatlerinin kısıtlanması sadece işsizlik nedeniyle değil halk sağlığı nedeniyle de gerekli görülüyor. Fakat kapitalistlerin gücü arttığından tam tersi de olabilir. 

Kapitalist rejimler pandemiyi fırsat görüp kültürel ve politik hayatı kısıtladılar. Zengin daha zengin yoksul daha yoksul hale geldi. İşsizlik ve yoksulluk arttı. Dijital çalışmanın, dijital kültürel ve politik etkinliklerin yaygınlık kazanmasıyla özel ve toplumsal hayat daha çok denetim altına girdi. Kapitalizm evden çalışma uygulamasını yaygınlaştırıyor. Pandeminin hayatı 2021 yılında yoğun olarak etkilemeye devam edeceği görülüyor. Bütün bu gelişmeler ezilenlerin mücadelesini etkileyecektir. 

Yaşadığımız dönemde sosyalist devrimler her zamankinden daha çok gerekli ve mümkündür. Bununla birlikte esas olarak çok yoğun bir gericilik döneminde yaşıyoruz. Sosyalist hareketler on yıllardır yeni-liberalizmin etkisine karşı koyamayıp geriye çekildiler. Ulusal kurtuluş savaşları ise emperyalizmle uzlaşmaya başladı.

Liberalizme karşı direnemeyen Türkiye sosyalist hareketi Türk ve Kürt milliyetçiliği ile Alevilik ve hatta muhalif İslam lehine güç kaybederek demokrasi mücadelesinde kendi gücüyle ayakta duramayacak, kendi içinde birleşemeyecek ve başkalarına yedeklenecek durumlara düştü.

Türkiye solu AKP ve Cemaat tarafından bile yıllarca yönlendirilebilmiştir. 

***

Sosyalist hareket olarak içinde bulunduğumuz koşullarda görevlerimizi yerine getirebilmemiz için içine düştüğümüz liberalizmden ve kendi kendimizi tüketen grupçuluktan uzaklaşarak yeni bir bakış kazanmamız gerekiyor. Bir yandan yoldaşlık ilişkilerine yoğunlaşarak güçlü örgütler yaratırken aynı zamanda örgütlü ve örgütsüz sosyalistler olarak birbirimizi daha iyi anlayarak, farklılıklarımıza rağmen birlikte mücadele edeceğimiz ortak yanlarımızı öne çıkararak, birbirimize güç vererek yeni bir gelişme stratejisine ihtiyaç duyuyoruz. Bu yol, içinden geçtiğimiz süreç hakkında daha ileri ve aynı zamanda ortak bir kavrayışa ulaşmamız için dayanışmacı bir öğrenme metodu gerçekleştirmemize olanak sağlayacaktır. Bu yol örgütler ve tek tek sosyalistler olarak güçlenmemizi, ortak örgütlenmelerimizi geliştirmemizi, birbirimizi olanak haline getirmemizi sağlayacaktır. 

Bireyci ve grupçu rekabetçiliği aşıp dayanışmacılığı geliştirmeliyiz. Çok sert baskı dönemlerinde hapishanelerde sağlanan dayanışma ruhunu her dönem için geçerli hale getirmek bize bağlıdır. Mahirlerden-Cihanlardan bize miras Kızıldere dayanışma ruhunu devrimci karakterimize dönüştürmek bize bağlıdır. 

Yaşadığımız süreçte işçi, kadın, gençlik, çevre hareketlerini Türkiye devrimci hareketinin temel güçleri görüyoruz. Türkiye’nin aydınlanmacı birikimini, Türk yurtseverliğini, Kürt yurtseverliğini, ezilen ulus yurtseveri hareketleri, ilerici Aleviliği ve ilerici İslam’ı mücadelemizin güç kaynakları görüyoruz. Türkiye devrimci hareketi geçmişi aşacak güçlü direniş örgütleri kurmak için mücadele ederken kendi içinde rekabetçiliği aşıp dayanışmayı sağlarsa bütün bu güçlere kuvvet verecek  ve onlardan kuvvet alacaktır. 

Durumumuz ılık suya konulmuş kurbağayı andırıyor, demiştik. Anlatıma göre kurbağa derece derece ısıtılırsa gitgide mayışır ve itiraz etmeden haşlanırmış. İşçi, kadın, çevre eylemleri; sosyalist hareketlerin ve aydınların fedakarca mücadelesi gibi çok önemli direnişlere rağmen genel durum maalesef budur. İçinde bulunduğumuz durumdan çıkmamız yüksek bir devrimci bilinç, devrimci netlik, cesaret ve iradeyle mümkündür. Ülkemizin ve insanlığın kurtuluşu için şahsi ve grupçu çıkar, şahsi ve grupçu gelecek gözetmeden cesurca mücadele edecek yüreğe sahip bütün geleneklerden ve örgütlerden devrimciler kardeşimiz ve yoldaşımızdır. Geleceğimiz için omuz omuza, gönül gönüle mücadele etmeye hazır isek hakkından gelemeyeceğimiz zorluk yoktur. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.