EĞİTİM SİSTEMİ YÜREK SIZLATIYOR-III (TARİKAT VE CEMAATLERİN EĞİTİM ÖRGÜTLENMESİ)

2
1090

Nuray Ertaş

Bir önceki yazımızda Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda diyanetin din eğitimi faaliyetlerinin verilerini paylaştık. Biraz da dernek ve vakıf sayılarına bakıp eğitime dönelim.

Baştan şunu tespit edelim. Bugün mahalli dayanışma dernekleri, spor dernekleri de dahil dini yapılanmalar tarafından el atılmayan alan yok. Sadece çoğu alanda daha fazla bazı alanlarda ise az varlar. İçişleri Bakanlığı verilerine göre faal dernek sayısı 121 976. Bunlar içinde en büyük oran mesleki ve dayanışma dernekleri, ikinci sırada ise spor dernekleri var. Bu iki faaliyet kolu tüm derneklerin %50’den fazlasını oluşturuyor (%54). Üçüncü sırada dini hizmetlerin gerçekleştirilmesine yönelik faaliyet gösteren dernekler var ki; bunlar cami yapmak ve Kur’an kursu açmak amacıyla para toplamak için kurulmuştur denilebilir. Her cuma ibadete gelen insanları neredeyse haraca bağlamışlardır. Bununla da yetinmezler ellerinde bir koçan, çarşı pazar hatta kapı kapı dolaşarak para toplarlar (İçişleri bakanı bir çok derneğin hesaplarına el koyarken bunlara izinsiz para tolama yetkisi vermiştir). İnternet sitelerinde en göze batan yerde bağış bilgileri yazar. Üstelik o camileri yaptırır, o kursları da açarlar (ne kadarını zimmetlerine geçirirler bilinmez). Sayıları 18 064, tüm derneklerin yaklaşık %15’ini oluşturular. 4. Sırada yer alan eğitim araştırma dernekleri, 6.sırada yer alan insani yardım dernekleri ve 7. Sırada yer alan toplumsal değerleri yaşatma derneklerinin neredeyse tamamı dini örgütlerindir. Yani tarikatlara/ cemaatlere ait derneklerdir. (Belki içlerinde üç beş dini olmayan dernek de vardır) Bu üçünün toplamı 17 885 (%12.8) 10. Sırada yer alan bireysel öğreti ve toplumsal gelişim dernekleri ve düşünce temelli dernekler kategorisinde de epeyce dini dernek bulunmakta. Özetle her faaliyet alanına yayılmış durumdalar. İnsan hakları derneklerinin büyük kısmı bile insan haklarının “İ” sinden haberi olmayan bu örgütlere ait. Yani ülkede var olan dernek toplamının %54’ü hemşericilik, okul-kurum yardımlaşma, .. spor kulübü gibi derneklerden oluşurken; en az %35-40’ı doğrudan dini faaliyet yürüten derneklerdir. Çevreden engelli haklarına, hak savunuculuğundan gıda tarıma kadar akla gelebilecek diğer tüm dernekler toplamı ise %5-10 aralığındadır.

Biraz da vakıflara bakalım. Vakıflar Genel Müdürlüğünün sitesinde yer alan bilgiye göre kayıtlı 5575 vakıf var.

Türlerine göre; 255 tane mülhak vakıf (1926 dan önce kurulmuş, yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart koşulmuş vakıflar. Sayıları sürekli azalıyor), 167 tane cemaat vakfı (müslüman olmayan Türk vatandaşların kurduğu vakıflar), 1 tane esnaf vakfı , 5906 tane de yeni vakıf (Cumhuriyetin ilanından sonra kurulan vakıflar) var. Yeni vakıfların sayıları 2014’te 4881 iken 2020’de 5906’ya çıkmış. Bunların 4458’i çok amaçlı vakıf olarak tanımlanmış ve cemaat vakıfları bu kategoride. 5575 vakıftan 305 tanesi vergiden muaf olup, (internet sitesi olmayanlar hariç) 57 tanesi dini eğitim faaliyeti yürüten tarikat ve yandaş vakıflarıdır. (Diğerlerinin büyük çoğunluğu da yandaş şirketlere, resmi kurumlara ve ya üniversitelere ait vakıflar. Üniversite yönetimlerinin de iktidar tarafından belirlendiğini ve mütevelli heyetini bunların oluşturduğunu da unutmayalım) 57 dini faaliyet yürüten vakfın, bazıları 1980’den önce olmak üzere (İzzetpaşa V, İbn- ül Emin Mahmut Kemal İnal V, İlim Yayma V, Kültür Ve Eğitim V, Milli Kültür Ve Ahlaka Hizmet V, Türk Anadolu V, Türkiye Diyanet V gibi) AKP’den önce vergi muafiyeti verilmiş . AKP ise peyderpey yandaş olmayan ve gerici olmayan vakıfların vergi muafiyetini iptal ederken yandaş ve şeriatçıları listeye eklemektedir. Daha geçen hafta vergiden muaf vakıflara ikisi dini eğitimler veren tarikat vakfı (Kevser Eğitim Vakfı ve Ebu İshak Vakfı) ikisi de yandaş eğitim vakfı (Güven Eğitim ve Sağlık Vakfı ve Nafi Güral Eğitim Vakfı) olmak üzere dört yeni vakıf eklendi. Anlaşılıyor ki AKP öncesi iktidarlar da bırakın dini yapılanmalarla mücadele etmeyi, önlerini açıcı kolaylıklar sağlamışlar. Ancak bu kolaylaştırma cumhuriyetin hiç bir döneminde AKP nin ki gibi yoğun ve açıktan destek şeklinde olmamıştır. Sadece, 15 Temmuz’dan önce Muhterem Hocaefendi iken, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ/PDY olan Gülen Cemaati’nin kapatılan kurumlarına bakmamız bile bu tezi doğrulamak için yeterlidir. 23 Temmuz 2016 tarih ve 667 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kapatılan Gülen Cemaati kurumlarının sayısı şöyledir: hastane 35, özel okul 934, öğrenci yurdu 109, vakıf 104, dernek 1125. (Bu kurumların durumlarının ne olduğu, kimlere devredildiği de ayrı bir konu ama kısacık söyleyelim. 15 Temmuz’dan hemen önce kurulan ve paralel Milli Eğitim Yapılanması olan Maarif Vakfı’na devredilmiştir. Bu vakfa bağlı okulların öğretmenlerini Erdoğan’ın mütevelli heyeti atar, maaşlarını MEB ödediği gibi, alt yapı gereksinimlerini de MEB karşılar. Devlet kesesinden özel okul yani.)

Hedef kitlesine göre vakıflara baktığımızda; hedef kitlesi çocuk ve gençler olan vakıf sayısı 4164 (%25), yoksullar 2620 (%15), kadınlar 2457 (%15) Tahmin edileceği üzere bunların ezici çoğunluğu tarikat bağlantılı vakıflardır.

Türlerine göre vakıfları incelemek istediğimizde VGM sitesinde iğneyle kuyu kazmak gerekiyor. Ancak başka araştırmalardan öğreniyoruz ki 2 bin civarında eğitim, 1250 civarında sosyal yardım vakfı var. Sosyal yardım vakıflarının hemen hemen hepsi dini cemaatlere ait olup yoksullara yemek dağıtmak, dini eğitim alanlara burs vermek gibi hizmetler yürütüyorlar. Bilim ve teknoloji vakıfları, kalkınma vakıfları, mesleki eğitim vakıfları, tarım ve hayvancılık vakıfları, hukuk, insan hakları ve demokrasi vakıfları, sayısı elliyi bile bulmayan vakıflardır. Çevre ve sanat vakıfları da sayısı yüzü bulmayan vakıflardan.

Vakıflarla ilgili yazılanlar büyük ölçüde vakıfların kendi sitelerinden elde edilen bilgiler veya bu bilgilere dayalı yorumlardır. Bazı vakıflarda rakamsal bilgiler yer alırken, bazı vakıfların sitelerinde fikir yürütebilecek bilgi bulunmuyor. Bazı vakıfların ise bir internet sitesi bulunmuyor. Örneğin en yaygın cemaat olan Menzil Cemaati’nin kendi sitesinde bu yazının konusu verilere ulaşmak pek mümkün değil. Benzer durum İsmailağa Cemaati için de geçerli.
Eğitim vakıfları; ağırlıklı olarak üniversite vakıfları, sanayicilerin kurduğu vakıflar ve cemaatlerin kurduğu vakıflar olarak genellenebilir. Yeni nesil bir vakıf türü daha söylenebilir ki o da Erdoğan ailesi ve benzerlerinin vakıfları. Bunlar dinci-gerici vakıflar olup özellikle siyaset, ekonomi, spor alanında da öğrencilerine eğitim veriyorlar. Tani şeriatçı yönetim kadrolarını da oluşturmaya yönelik çalışıyorlar.

Tarikat ve cemaat vakıflarının belirleyici bir takım özellikleri:

1- Gençler, çocuklar ve kadınlar öncelikli hedef kitleleri.

Okul açanlarda mutlaka en az bir ya da iki anasınıfı var. Okul açmayıp sadece Kur’an kursu açan sayısı da çok. Bir çok kurs; cemaat evi ya da yurt olarak kulllanılan apartman katları veya müstakil evlerin içine sıkıştırılmış, yasadışı olarak devam ediyor. Onlar maalesef istatistikleri oluşturan rakamlara dahil değil. (Geçtiğimiz aylarda video çekerek intihar eden Enes Kara’da, sapkın tarikat mensubu aşçı tarafından başı kesilen Mehmet Sami Tuğrul da bu kayıtsız yurtlarda yaşamlarını yitirdiler)
Çocuklar geleceğin yetişkinleri olacak. 4-6 yaş arasındaki bilişsel gelişim süreci karakterin oturmasında çok önemli. Bu yaş aralığındaki çocuğa yoğurulması gereken hamur olarak bakılıyor. Bu dönemde içselleştirilen davranış kalıplarını gelecek dönemlerde değiştirmek pek mümkün değil. Tazecik dalları çok küçükken büküyorlar yani. Karşı cinsle neden yanyana olamayacağını, saçlarının neden görünmemesi gerektiğini, sol elini neden kullanmaması gerektiğini vs anlayamayan çocuk Pavlov’un köpeği gibi sadece istenileni yapmaya şartlanıyor; istenmeyen bir şey yaptığında hem büyük suçluluk duyuyor, hem de büyük bir cezalandırılma korkusu yaşıyor. Sürekli tekrarlanan bu kısır döngü sorgulama yetisini ortadan kaldırarak, kalıcı hale geliyor ve maalesef yetişkinlikte de atılamıyor. Alt ıslatmalardan kabuslara, ölüm isteğine ya da ölüm korkusuna, içe kapanmalara, silikleşmelere, cin şeytan travmalarına vs evriliyor. Sağlıklı birey olabilmelerinin önü daha yaşamlarının 4. yılında kapatılan bu çocuklar yetişkinlikte de hoca, şıh, şeyh denen zebani takımının ayrı bir sömürü aracı olarak kullanılıyor..
Sadece kendilerine getirilen çocuklarla yetinmeyip Milli Eğitim Müdürlükleri ile protokoller yaparak okullarda konferanstan spor etkinliklerine dek bir çok etkinlik düzenliyorlar. AKP’nin son dönem yaptığı mevzuat değişiklikleriyle okullar artık cemaatlerin önemli bir etkinlik alanı haline getirildi.

2- Hemen hemen hepsinin yatılı kuran kursu var. Hem kız hem erkek.

Diyanetin 2018 verilerine göre Kur’an kursu sayısı 16 200 (kaçak Kur’an kursları hariç)
Çok çok az bir kısmı daha çok yiecek yardımı, cami temizliği gibi gerçekten hayır işleriyle ilgileniyor Bunlar da iki elin parmak sayısını geçmiyor.
Kur’an eğitimi kesinlikle Arapça. Arapça’nın Allah’ın kelamı olduğu, Türkçe’nin kitabın anlamını tam karşılayamayacağı, Arapça okumanın büyük sevap olduğu, Arapça dışında bir lisanla okumanın günah olduğu gibi saçma sapan yalanlarla insanları kandırıyorlar. İnsanlar yıllarca anlamını bilmedikleri sözcükleri tekrarlayarak ömür bitiriyorlar. Kitap’ta ne yazdığını bilmedikleri için şarlatanların din adına uydurdukları hurafeleri dinleri sanıyorlar.
Kız Kur’an kurslarıyla erkek Kur’an kursları; değil aynı bina ya da yanyana blokta olmak aynı bölgede bile bulunmaz. İslamiyetin kadına biçtiği rol “kocasının isteklerini karşılayan, kocasının ve çocuklarının bakımını yapan, çocuklarına terbiye veren, koşulsuz itaat eden” insan olmak. Kur’an kurslarında eğitim de bu anlayış doğrultusunda veriliyor. Dinini bilen (kendisine anlatıldığı kadarıyla), ibadetlerini yerine getiren, çocuklarını geleneksel İslami kurallara göre yetiştiren kişi olmalı kızlar. Kur’an kursuna giden kadınlarda eğitimin çerçevesi bu şekilde çizilir. Karşılaştıkları ahlaki sıkıntılar yaşadıkları aşağılanmalar cabası. Çoğu kız Kur’an kursu öğrencisi ilkokuldan sonra din eğitimi dışında başka bir eğitim almaz. Ancak yetenekli hafizelerden çeşitli amaçlarla yararlanılır (mahalle örgütlenmeleri, gençlerin eğitilmesi, kadın kursları, belletmen vs. Her an her yerde burnunuzun dibinde bitiverirler. Dini ritüellerin yerine getirilmesi için hazırdırlar. Tabii parası karşılığında.) Erkeklere ise bir yandan din eğitimi aldırılırken diğer yandan açık öğretim okulu da bitirtilir. (Bu devlet kurumlarında kadrolaşmayı önemseyen tarikatların izlediği yoldur) Bazı tarikat kurslarında çocuk ilkokuldan sonra yatılı olarak alınır, ya herhangi bir okula kaydı yapılmaz. (Baskının, istismarların en yoğun olduğu kurslar bunlardır.) Tahmin edilebileceği gibi bu kursların kerhangi bir kaydı kuydu yoktur. Bazı tarikatlar zeki olan çocukları İslami akademilere göndererek üst düzeyde eğitim aldırır ve kamu kurumlarına yerleştirilmelerini sağlar. Bu noktada iktidarın kolaylaştırıcılığı devreye girer. Yani, 1980’den sonra Kur’an kursları aynı zamanda bir nevi iş bulma kurumu gibi işlev görmüştür, görmektedir. Kız olsun erkek olsun kurs öğrencilerinin çoğu (onların deyimiyle talebeler), kırsal kesimden ya da gelir seviyesi düşük ailelerden gelen çocuklardan oluşur. Bir çoğunun ailesi ilgili tarikattan çeşitli yardımlar alır. Bu nedenle çocuklarının zarar gördüğünü bilseler bile pek sesleri çıkmaz, bazen de çıkamaz. Kur’an kurslarında en çok önem verilen konulardan birisi hafızlık eğitimidir. Diyanet şimdiye kadar 136 687 kişiye hazıfzlık belgesi vermiştir ve de kamuya atamasını yapmıştır. (Hafız: Kur’an’ın tamamını ezberleyen kişi. Hafız’ın kadın olanına Hafize denir) Bazı kurslarda sadece hafızlık eğitimi ve Arapça varken, bazılarında tefsir, ilmihal, peygamberin hayatı, değerler eğitimi gibi diğer dini dersler de verilir.

3- Hepsinin olmasa da epeycesinin öğrenci yurtları var.

İktidarın gerçekleri kamufle etmek için etkin kullandığı yöntemlerden birisi sayısal verileri gizlemek. Kendileri ifade etmezse kolay kolay kurumların sayısal verilerine ulaşmak mümkün değil. İfade ettikleri de çoğu zaman gerçek dışı. Yurt sayıları da bu ulaşılamayan bilgilerden birisi. Erdoğan’dan duyduğumuza göre KYK yurtlarının sayısı 769. Oysa sadece T. Diyanet Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı, TÜRGEV ,TÜGVA, Aziz Mahmut Hüdai Vakfı, İhlas Vakfı, İnsan Vakfı ve Yenidünya Vakfı’nın yurt sayısı beşyüzün üzerinde (507). Bu sayıya yüzlerce diğer vakıfların yasal ya da kaçak yurtları ve binlerce öğrenci evleri de eklenince durumun korkunçluğu ortaya çıkıyor. Tüm tarikat yurtlarında zorunlu kurs, seminer vb dini eğitim programları var. Öğrenciler bu programlara katılmak zorunda. Özellikle izinsiz yurt ve kayıtsız evlerde kalan öğrenciler tam bir esaret altında. Başlarında her zaman “abi” ya da “abla” vardır. Onlar ne derse o olur. Telefon mesajlarına kadar her şeyleri kontrol edilir. İstedikleri zaman ailelerini arayamazlar, görüşemezler. Yatılı yurtlarda kalan ortaokul, lise çağındaki çocuklara taciz tecavüz dahil şiddet yaygındır. Tam bir Osmanlı’nın medrese sistemi uygulanır. Üniversite çağındaki gençlerde ise tarikat zorlamasıyla muta evlilikleri yaygındır. Hiç bir dinci, çocukların yaşadıkları sıkıntılardan rahatsız değildir. Çoğu dindar da rahatsız değildir. Çünkü yaşananlar büyük ölçüde şeriata uygundur. Ağrı Belediye başkanı Savcı Sayan’ın söyledikleri bu anlamda ibretliktir. “Tutturmuşlar bir taciz-tecavüz gidiyorlar. Kimse kimseyi taciz de etmiyor, tecavüz de etmiyor. Yurtlarda ve ya Kur’an kurslarında o tecavüze uğradık diyen çocukların ebeveynleri, hiç çocuğunuzun elinden tutup da bakkaldan topitop şeker aldınız mı? Koca bir hayır. O çocuklarınız buralarda sadece şeker ile değil, bal börek ile besliyorlar. Tabii ki bunun da bir karşılığı olacaktır. Karşılıklı sevgi ve saygı unsurları bir araya geldikten sonra yaş mevhumunun ne önemi var. 5 de olur, 15 de olur. Bu Allah ile kul arasında kalması gereken bir halet-i ruhiyedir. Ana baba dahil kimseyi ilgilendirmez” diyen kişinin belediye başkanı olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

4- Büyük çoğunluğu, Kur’an Kurslarında aynı zamanda aşevi hizmeti veriyor.

Birçok vakıf Ramazanla sınırlı olmamak üzere yoksullara düzenli yemek dağıtımı yapıyor. Yardımların kaynağı yandaş iş insanları olmakla beraber en önemli finans kaynaklarından birisi de belediyeler. Bir çok belediye vakıfların para kasası gibi çalışıyor. Belediyeler sadece nakdi yardım yapmıyor, aynı zamanda mekan, araç gereç tahsis konusunda da cömertlikten kaçınmıyor. Belediyeler olmasa bir çoğunun bir öğün yemek dağıtması mümkün olmayacak. Çünkü gelirlerini karlı yatırımlarında kullanıyorlar (Vakıfların varolma amaçları, bağışçıların verdiği ya da kendi kaynaklarıyla oluşturduğu bir takım varlıkları-arazi ekmek, dükkan kiraya vermek gibi-gelir getirici yatırımlara dönüştürerek elde edilen gelirlerle ihtiyaç sahiplerine yardım etmektir. Bugün ki vakıfların büyük çoğunluğunun böyle bir amacı da uygulaması da yoktur. Gelirlerinin temel kaynağı kamu kurumlarının ve vatandaşın duygularının sömürülmesidir.) Yani kamudan aldıklarını fakire dağıtıyorlar. Dağıtım ağlarını çoğunlukla gönüllüler yürütüyor.

Bir diğer gelir kaynakları da gıda bankacılığıdır. Gıda bankacılığı AKP nin kendilerine 2003’te hediye ettiği bir sistemdir. Vakıf ve derneklere temel ihtiyaç maddesi (gıda, giyecek, temizlik ve yakacak) yardımı yapanlara gelir vergisinden muafiyet tanınıyor. Böylece bir taraf yapacağı yardımları bedavaya getirirken, diğer taraf abartılmış irsaliyelerle, kullanım ömrü tamamlanmış ürünlerle vs hiç vergi ödemeden karına kar ekliyor.

5- Külliye, medrese tarzı yapılanmaları çok seviyorlar.

Kendi olanaklarıyla vakfını inşa etmiş olanlardan çok, kamu mallarını kullananlar var. Çoğu vakıf; belediyeler, Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi kurumların yetkisinde bulunan malları kullanıyor. Doğal SİT alanları,tarihi alanlar, kamuya ait ortak kullanım alanı dahil bir çok alan bunlara bedelsiz devrediliyor. Örneğin araştırılırsa İstanbul’daki bir çok tarihi medresenin tarikat vakıflarına bedelsiz uzun süreli tahsis edildiği görülür. Bu tahsisler arazi, bina, kültür merkezi, eğitim merkezi vs şeklinde de olabiliyor. Medrese eğitimini benimsiyorlar. Tüm Kur’an kurslarında medrese tipi eğitim yapılıyor. Zaman 21.yüzyıl olsa da, kafalar Ortaçağ’da olunca İbni Haldun Üni. gibi “çağın ihtiyacına cevap verecek akademisyen yetiştirme” iddiasında olan kurumlarda bile medrese tipi eğitim verilebiliyor.

*5- Hemen hepsinin yaz kursları ve gençlik kampları var.

Yaz kursları kendi öğrencilerine düzenlenebildiği gibi halka açık ta yapılır. Gaye insanların tatil dönemleri bile boş geçmesin. Bir çoğu ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerine ücretsiz etkinlikler düzenler. Etkinlikler çoğu zaman herkese açık yapılır. Bazen gençlik festivali olur adı, bazen doğa yürüyüşü, bazen ecdada saygı. Günü birlik gezilerden bir aylık yaz kamplarına kadar sürebilir. Tatil yapamayan çocuklar için bu kamplar oldukça caziptir. Bu kamplarda komplike bir çok mesaj verilir. “Bu tarikatlar iyidir, yardımseverdir, değerlerimize bağlıdır, bize okullarda hep yalan yanlış şeyler öğretiyorlar vb” Kamplar gelecekteki potansiyel müridlerin keşfedildiği yerlerdir aynı zamanda. Kamp çağrıları genel olarak işin tarikat, cemaat yönü kamufle edilerek yapılır. Bir çok genç giderken nereye gittiğini bilmeden gider. Bilseler de din ile problemi olmayan gençler (ve ya aileleri) tarafından biraz dini içerik çok rahatsızlık yaratmaz.

6- Hemen hepsinin yurtdışından öğrencileri var.

Özellikle Afrika ve Türki Cumhuriyetlerden olmak üzere dünyanın pek çok yerinden binlerce talebeleri var ve bunlara dini eğitimler veriyorlar. Bu çocukların hangi prosedürlerle getirildiği ve buradaki statüleri, ülkelerine gittiklerindeki statüleri de araştırılması gereken konulardan birisidir. Su kuyusu açma projeleri de yurt dışı öğrenciler gibi ilginç bir konu. Afrika’da su kuyusu açmayı da çok seviyor olmalılar ki bir çoğunun bağış kategorilerinde su kuyusu ibaresi de bulunuyor.

7- İlim ve hizmet sözcükleri neredeyse hepsinin isminde var.

Pozitif bilimler sadece işlerine yarıyorsa yararlanacakları bir aparat. İlimden kastettikleri İslami bilgiler. Onu da daha çok halkı uyutmak ve arzuladıkları şekilde yoğurmak için kullanıyorlar. İnsanlar müslüman olarak yaşıyor, ibadetlerini yapıyor, dualarını okuyor ama neredeyse hiç birisi yaptığı ibadeti niye yaptığını, okuduğu dua ile ne dendiğini bilmiyor. Hatta inandığı din adına hiç bir şey bilmiyor. Kur’an’ı Arapça okursa cennete gideceğini ya da Türkçe okumanın günah olduğunu sanarak, ya da okumaya erinerek bir ömür geçiriyor. Kendisine din alimi diyen şarlatanlar bu cehaleti fırsata çevirerek sınırsız saltanat ve sömürü düzeninin çıtasını yükselttikçe yükseltmekteler. (Siyasi ve toplumsal sonuçları da ayrı konu)
Dinci vakıfların kullandığı temalardan biri de hizmet sözcüğü. Hizmet sözcüğü, hizmeti alanda bir onure edilme duygusu yaratıyor. Aldığı hizmet çoğu zaman bir dua, bir muska, belki yemek, belki ufak tefek bir iki yardım. Bunları yapan “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olunca onurlanıyorlar doğal olarak. Dolayısıyla bu iki sözcük, tehlikeli yapıların sempatik bir posta bürünmesini sağlıyor.

8- Birçok cemaatin mahalle aralarında okuma evi, öğrenci evi, kütüphane, kafe gibi barınma alanları ve etkinlik merkezleri var.

Apartman ya da apartman dairesi tipindeki barınma alanlarının resmi kaydı olmadığı gibi; birçok etkinlik merkezi de kahve, kafeterya, sohbet odası tarzında olup kamufle edilmişlerdir. Bu etkinlik alanlarında, yetişkinlere de din eğitimi vermekte ,sohbetler düzenlemekteler. Bazılarında aşevi hizmeti gibi hayır işleri de vardır. Bu işlerde daha çok gönüllü öğrencilerini kullanmaktalar. Bir çok gençlik merkezi, cami, kafe, kütüphane, öğrenci evi (bu evlerin herhangi bir kaydı yok) gibi alanlar cemaatlerin probaganda ve örgütlenme hücresi olarak görev yapıyor.

9- Fedakarlar.

Çoğu çemaat üyesi cemaatleri için gönüllü çalışıyor. Mahalle eğitimleri, hazırlık kursları, yaz kampları, yardımların dağıtılması gibi bir çok etkinlik öğrencilerin ve gönüllülerin yardımıyla gerçekleştiriliyor. (Bu fedakarlıkta Allahın rızasını alma ve cennet hayali de yadsınamaz önemde)

10- Değerler eğitimi konusunda çok duyarlılar.

Değer adı altında İslami değerler öğretiliyor. İyi ve güzel vasıfların ancak müslümanlarda olabileceği algısı zihinlere işleniyor. Böylece iyi insan olmanın ancak müslümanlıkla mümkün olacağı bilgisi zihinlerine işlenen insanların müslümanlar dışındaki herkesi kötü olarak algılaması sağlanıyor. Arap kültürü de “değer” adı altında kavratılarak kişinin kendi kültürüne yabancılaşması sağlanıyor. İyi ve güzel peygamber ve sahabe üzerinden işleniyor. Peygamberin ve sahabenin yaşam tarzına uygun yaşamın en makbul yaşam tarzı olduğu dayatılıyor. “Sünnete uygun yaşam tarzı” diyerek sarıklı, şalvarlı, takkeli, cüppeli, çarşaflı tipler hergün toplumda daha kalabalıklaşıyor. Hiç birinin aklına da peygamber araba mı kullanıyordu,telefon mu kullanıyordu diye sorgulamak gelmiyor. 2019’da MEB ile Diyanet arasında imzalanan protokol gereği Değerler Eğitimini verecek öğretmenlerin müftülükler tarafından atanacaklarna dair bir çok ilde protokoller imzalandı ve uygulamaya geçildi. Atanacak kişilerin öğretmen olma zorunluluğu olmadığını da belirtelim.

11- Tüm kurslarda ve cemaat okullarında Arapça öğrenme zorunluluğu var.

Tüm cemaat okullarında Arapça zorunlu dil dersi olarak okutuluyor. Bu arada, 2013’te zorunlu okutulması planlamaya alınan ama şimdilik seçmeli ders olarak okutulan Arapçanın önümüzdeki yıldan itibaren MEB tarafından 2-8. sınıflarda zorunlu dil dersi olarak okutulmaya başlanması olasılığını da buraya not edelim.

12- İslamın içeriğinden çok şekil yanını öne çıkarıyorlar.

Bu yolla insanları hem kandırmak hem korkutmak çok kolay oluyor. Bu yüzden Kur’an Arapça okutulur. Ne okuduğuna değil güzel okuyup okumadığına vurgu yapılır. Allahın kelamı çirkin okunmaz diye de bir kılıf uydurulur. Yaşam tarzı olarak ise yukarıda dediğimiz gibi peygamber ve sahabenin yaşam tarzının örnek alınması öğretilir. Bu şekilciliğe çarpıcı bir örneği Cüppeli Ahmet’ten verelim. Kendisi der ki “Bir vakit namazın farzını kaçırmak zina yapmaktan da büyük günahtır. Adam öldürmekten de büyük günahtır. Şirkten sonra gavurluktan sonra namazın terkinden fazla günah yoktur. Namaz kılmayanın orucu da zekatı da kabul olmaz”. Buna inanan insandan dürüst olmasını, ahlaklı olmasını beklemek boşuna. Namazını kaçırmazsa geri kalan tüm günahlar ihmal edilebilir. Esas olan içerik değil şekil olunca en önem verilen eğitim tipi de hafızlık oluyor. Hafızlık, Kur’an’ın ezbere okunmasıdır. Çocuk, üç yıl boyunca bilmediği dilde bilmediği sesleri ezberlemeye çalışır ve bunları melodik bir sesle okur. Diyanetin açtığı hafızlık sınavına girerek hafız olur. Büyük olasılıkla da ya bir kursa ya bir camiye din görevlisi olarak ataması yapılır. Her yıl ortalama 5 bin civarında kişi hafızlık belgesi almaktadır.

13- Medyayı aktif kullanıyorlar.

Onlarca yüzlerce kanalları vardır. Türksat’ı taradığınızda neredeyse kanalların yarısı (belki de daha fazlası) dini kanaldır. Muska yazanından Kur’an öğretenine, siyasi propaganda yapanına kadar onlarca kanal 7/24 yayın yapmaktadır.
Bugün yüzlerce hatta binlerce cemaat dernek ve vakfı vardır. En ücra köylere kadar dallanıp budaklanmıştır. (Neredeyse hiç bir köyde okul yoktur, sağlık birimi yoktur (eskiden vardı). Ama (bir çok alevi köyü de dahil) hemen her köyde cami ve bu camilerde imamlar vardır ve bunların çok azının belki bir tarikat bağı yoktur. Bazı köylerde devasa yatılı Kuran Kursları vardır. Hatta denizi doldurarark yapılan camiler olduğu gibi dağların tepesinde kuş uçmaz kervan geçmez yerlere kurulan camiler, apartman katları arasına kurulan kısmi zamanlı camiler bile vardır. Apartman katları arasında ya da binaların otoparklarında mescit olarak kullanılan mekanlar da ayrıca yaygındır. Yine tüm kamu kurumlarında mescit bulunmaktadır. (Bu ıssız camilerin gelecek dönemlerde karanlık fikirleri hayata geçirmek için kullanılabilecek olması potansiyelini de buraya not olarak yazalım) Camilerde sadece beş vakit ibadet yapılmaz, hemen hemen hepsinde ayrıca Kur’an Kursları açılır. Camiler cemaatler tarafından neredeyse paylaşılmıştır. Bir cemaatin camisine diğer cemaat gitmez. Yatılı (veya gündüzlü) Kur’an kurslarında sadece gençlere ve çocuklara değil, özellikle kadınlara yönelik de bir çok kurs düzenlenir. Bu kurslarda kadınlara din eğitimi verilir “iyi anne, iyi eş” olmaları sağlanır. Cemaat dışı eğitim vakıflarının büyük çoğunluğu başarılı öğrencilere burs vererek eğitim desteği sağlıyor. Bazıları ise aynı zamanda yurt hizmeti veriyor. Cemaat vakıfları ise hem okul öncesinden başlayarak örgün öğrenim, hem Kur’an kursu eğitimi veriyor. Çoğunun yüksek öğrenim yurdu da var. Aynı zamanda çeşitli spor kursları, yaz okulları, yaz kampları da cemaatlerin yaygın aktiviteleri arasında.

Yazı içeriğini daha somutlaştırmak açısından dört tane vakfın eğitimle ilgili faaliyetlerini örnek olarak verelim. Önce dört bin civarında dini vakıf olduğunu tekrar hatırlatıp, bahsetmeye Erdoğan ailesininkilerden başlayalım. Hepsinin ortak noktası kamu kaynaklarını kullanmak, kaçırmak, zimmete geçirmek.

Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) (Bilal Erdoğan)
Türkiye Eğitim Ve gençliğe Hizmet Vakfı (TÜRGEV) (Esra Erdoğan)
İlim Yayma Vakfı (Bilal Erdoğan)
Nun Vakfı (Berat Albayrak)
Okçular Vakfı (Bilal Erdoğan)
Kadın Ve Demokrasi Vakfı (KADEM) (Esra Erdoğan) (KADEM, eğitim vakfı olmamakla beraber diğer kadın örgütlerinden farklıdır. İslamın kadına biçtiği rolü benimseyerek kadın haklarını savunur. Bir nevi “zaten köleniz statüsündeyiz, daha ne istiyorsunuz” tarzında bir yaklaşımı vardır.) Erdoğangiller vakıfları bir yandan din eğitimi veriyor, diğer yandan ulusal ve uluslararası siyaset, ekonomi gibi alanlarda da eğitim veriyorlar. Geleceğin yöneticilerini yertiştirdiklerini iddia ediyorlar. Özellikle Bilal Erdoğan vakıflarından TÜGVA’nın her ilde temsilciliği var. 38 yüksek öğrenim erkek öğrenci yurdunda 4910 öğrenci barınıyor. TÜGVA’nın bazı projelerine bakalım. Genç yönetici okulu, diplomacy 2X, oyunculuk akademisi,genç diplomat atölyesi, icathane, ihtisas akademisi, gençlik sinema okulu, lise yaz kampı, fikir akademisi, aksiyon akademi, spor yönetici akademisi vs. Yani artiz olunacaksa onu da biz yaparız formatında bir vakıf.
TÜGVA erkeklere çengel atmış, TÜRGEV ise kızlara. TÜRGEV’in üniversiteleri, (İbn-i Haldun Üni. Bu üniversite medrese tipi eğitim veriyor. Bu üniversitede Türk öğrencilerin yanısıra 81 farklı ülkeden 512 yabancı öğrenci eğitim görüyor.) gençlik merkezleri, eğitim araştırma merkezleri gibi bir çok kurumları var. 4 ortaöğretim, 20 de yükseköğretim kız yurdu var. Örgün öğrenim öğrencilerine hafızlık eğitimi veriyorlar. Hafızlık belgesi alan kızlara bedava yurt olanağı sunuyorlar. (Berat Albayrak’ın Nun okulları da TÜGVA benveri bir yapılanma. Beykoz’da 2. derece sit alanında 90 dönüm yer işgal edilerek kurulan bu son derece lüks okullarda eğitim haremlik- selamlık olarak ayrı kampüslerde veriliyor. Anasınıfından liseye kadar her kademe okul var.)

AZİZ MAHMUT HÜDAİ VAKFI

Topbaşların Vakfı. 1986’da kurulmuş. 10.000’i aşkın örgün; 35.000’i aşkın yaygın eğitim öğrencisine yıllık destek veriyor. Sitelerinde; Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Afrika ve yurt içinde toplam 200’e yakın eğitim kurumuyla işbirliği yaptıkları yazıyor. 2000’den fazla yabancı öğrenciyi Türkiye’de okutmuşlar. Yurt dışında; 4 ilahiyat ve dengi fakülte, 6 ilahiyat Yüksek Okulu, 20 imam hatip ve dengi okul, 23 Kur’an kursu, bir imam enstitüsü, 2 master ve doktora düzeyinde araştırma merkezi, 14 kültür merkezi, 56 öğrenci yurdu, 12 kreş ve yetimhane olmak üzere toplam 137 işletmesi var.

BAYRAMPAŞA YEŞİL CAMİİ İLME HİZMET VAKFI

2014 yılında vergiden muafiyet kazanmış. Site ana sayfasında “Ancak Müminler kardeştir” yazan bir vakıf. 13 dönümlük kapalı alanda; Bayrampaşa Yeşil Cami Erkek Kur’an kursu, cami, aşevi, kurbanlık kesim yeri ve 20’er kişilik yataklar var. Her yıl 1000 kadar öğrenciye din eğitimi, 500’e yakın yetim ailesine burs veriyor. 2 tane kreş işletiyor. 3 tane yurdu var. Kur’an Akademisi ve Kur’an kursları var. Bir yıl temel hafızlık eğitimi alan öğrenciler, açık Lise destekleme programına girerek özel öğretmen kadrosu ile eğitim alıyorlar, sonra da 3 yıllık hafızlık eğitimi alıyorlar. Hafızlık süresince açık liseyi de bitiriyorlar. Hafızlıktan sonra ise temel Arapça dersleri başlıyor. Arnavutköy

Taşoluk Yeşil Cami erkek Kur’an kursu, ilkokulu bitiren erkek çocukları alıyor. Bunlar aynı zamanda servislerle İmam Hatip Ortaokuluna götürülüyor. Arnavutköy Taşoluk kız Kur’an kursunda ise geleceğin hafıza anneleri yetişitiriliyor. Bunlar okula gitmiyor, evlerinin ilk öğretmenleri oluyorlar”mış”. Kur’an kurslarını tamamlayan çocuklar diyanetin sınavlarına girerek kadrolu atanıyorlar.
Hafızlık icazet törenlerini bayağı şatafatlı yapıyorlar. Bu yıl ki törende icazet öncesi yüzlerce hafız adayı/ hafız “teşrik tekbiri” okuyarak gövde gösterisi yaptı (29 Mayıs 2022) Teşrik tekbiri “Allah’ı anarak etleri kurutmak” şeklinde tercüme edilebilecek Arapça bir tanımlama. Kurban Bayramı’nın 2. Gününden 4. Günü akşamına kadar 23 defa Arapça bir cümle tekrar edilir. Bayram değil seyran değil bir tarikat vakfı ergenlik dönemindeki çocukları cüppeli, sarıklı neden sokağa döküp teşrik tekbiri getirtir, düşünmek gerek. Yandaş hesapların bu yürüyüşü “şeriat yükleniyor” diye paylaşması ise diğer dikkat çekici noktalardan.

ANKARA HAMİYET VE İRFAN VAKFI

2012 de vergi muafiyeti verilmiş vakıflardan. Sitelerinde tehdit mesajları içeren haberler görmek mümkün. Milli İrade Platformu denen bir platformun da üyesi.

Hizmetlerini talebe evleri müdebbirleri aracılığıyla yürütüyor. Sitelerinde 2013 te 400 talebe evi olduğu bilgisi var. Talebe evlerinin salonları kütüphaneye dönüştürülmüş, buralarda mahalleliye okuma yaptırıyorlar. Çeşitli fakültelerin başarılı öğrencilerini müdebbir yani öğretmen olarak gönüllü çalıştırıyorlar. Bunlar bulundukları bölgede vakfın amaçları doğrultusunda birçok faaliyet yürütüyorlar. Bu faaliyetlerinden bazıları; (2013 tarihine ait bilgi) Ankara’da 5000 civarında ilk ve ortaöğretim öğrencilerine destek ve rehberlik. 5000 kadar öğrenciye sosyal kültürel ve sportif faaliyetler, 5 000 kadar öğrenciye her gün kitap okutma. Bu programlar 2 hafta 1 ay arasında değişiyor. Yaz okullarında yapılan etkinlikler; kolay matematik, pratik İngilizce, bilgisayar, hafıza tekniği eğitimleri, yüzme kursları, futbol turnuvaları, görgü kuralları talimi, Kur’an eğitimi, Risale- i Nur eğitimi, Osmanlıca eğitimi ve fotoğraf çekme yarışmaları. Hafta sonları 20-25 kişilik ev sohbetleri düzenliyorlar.

Ankara Karapürçek’te 100 dönüm arazi üzerinde külliyeleri var. burada 200 yatılı öğrenci kalıyor. Kur’an kursu eğitimi aldığı anlaşılan bu çocuklar açık öğretim lisesine yönlendiriliyor. Karapürçek’teki bu külliye 30 yıllığına Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden alınmış. Ayrıca Amerika’da İslam merkezi olarak kullanmak üzere 1,5 dönüm kapalı alanı olan 6 dönüm arazi satın alınmış. Çocuk cezaevlerinde seminerler veriyorlar. Ankara’da 160 Suriyeli öğrenciye eğitim veriyorlar. Afrika’dan Kamerun, Sudan Tanzanya ve Nijerya’da gönüllüleri var. Sosyal Hizmetler ve MEB ile ilgili protokolleri var.

Burda 4 örnek var. Bunlardan 4 bin kadar var.

2 YORUMLAR

  1. Savcı Sayan ile ilgili kısmın yayınlandığı kaynağı arıyorum ama birtürlü bulamadım. Bu konuda yardımcı olursanız sevinirim.

  2. Merhaba. Çok emin olmamakla birlikte ilk kez sözcüde okuduğum bir haberdi. Sonrasında da bir kaç kez denk gelmiştim. Bu yazıyı hazırlarken epey aradım, sadece bir yerel gazete de bulabilmiştim haberi. Sizin mesajınızdan sonra tekrar tekrar arama yaptım ama bulamadım. Aleyhlerine kullanılacak her şeye yayın yasağı getirtiyorlar ne yazık ki.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.