Özelleştirilen savaş

0
392

Yaren ÇOLAK

Ukrayna savaşında Rusya adına kilit rol oynayan Wagner ile beraber paramiliter örgütler tekrar gündem oldu. Doç. Dr. Egeli, “Savaşın özelleştirildiği düzende hükümetler ellerini yıkayıp işin içinden kolaylıkla çıkıyor” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yakın arkadaşı Yevgen Prigozhin tarafından kurulan Rus paralı asker grubu Wagner, Batı medyasının gündeminde. Moskova’nın 2014’te Kırım’ı ilhakında ve Libya’da, Afrika’nın diğer bölgelerinde faaliyet gösteren paramiliter şirket Wagner ile kurduğu ilişki yeni bir durum değil. Batı ve Orta Afrika’da etkin rol oynayan paramiliter şirket Wagner, Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmaların da başrolünde.

Ancak bu durum yeni veya Rusya’ya özgü değil. Amerikan güvenlik şirketi Blackwater’ın devamı olan Academi’ye bağlı paralı askerler Ukrayna’nın doğusunda Rusya’ya karşı savaşıyor. Savaş ve çatışmaların özelleştirildiği son 20 yıllık geçmiş oldukça kanlı. Çeşitli global güvenlik gerekçelerin ardına sakladıkları 2003–2013 Irak İşgali yıllarında ABD’li Blackwater bunlardan en bilineni.

Peki, savaş nasıl özelleşir? Çatışmaların güvenlik örgütleri üzerinden sürdürülmesi ne gibi sonuçlar doğurur? İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler ve uluslararası güvenlik dersleri veren Doç. Dr. Sıtkı Egeli’ye sorduk.

Çatışmaların özelleştirilmesinin ilk çağlara dayanan bir olgu olduğunun altını çizen Egeli, maddi çıkar elde etmekten ziyade vatana bağlılık ve ‘milliyetçilik’ kaygılarıyla asker olmanın en fazla 200 yıllık tarihe sahip olduğunu belirtti. Egeli, paralı askerlerin insanlık tarihi boyunca var olduğuna Fransız Devrimi’yle birlikteyse ‘ulus devlet’ ve ona bağlı ‘ulusal ordu’ olgularıyla tanışıldığına dikkat çekti. Paralı asker kurumunun aradan geçen süre içerisinde hiçbir zaman kaybolmadığını, ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte kuvvetli bir geri dönüş yaptığını söyledi. Egeli, Soğuk Savaş döneminde rekabetin iki rakip blok ve iki süper güç arasındaki çekimlere indirgenmiş olması sebebiyle diğer devletlerin manevra sahasının daraldığını, bu durumun paralı asker kullanımını azalttığını vurguladı. Sovyetlerin çöküşü, ABD’nin tek egemen güç olarak kalması, ardından son dönemde uluslararası ilişkilerin tekrar çok kutuplu bir düzleme kaymasının paralı asker ve savunmanın özelleştirilmesi kavramlarını tekrar uluslararası güvenlik gündeminin merkezine taşıdığını söyledi.

SUÇU ŞİRKETE YIKIYORLAR

Devletlerin ve iktidarların paralı askerleri insan hakkı ihlallerinden bir çeşit sıyrılma aracı olarak gördüğünü aktaran Egeli sözlerini şöyle sürdürdü: “Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Wagner üzerinden tekrar gündem olan paralı asker meselesi aslında yeni olmadığı gibi, örneğin Blackwater isimli şirket 2003’te Irak’ın işgalinde ABD makamlarınca taşeron olarak kullanıldı. O dönemde yaşanan ciddi insan hakları ihlallerinden ‘sözleşmelerini bilgimiz dışında ihlal etmişler’ diyerek sıyrılmaya çalışan ABD makamları, tüm suçu Blackwater güvenlik şirketine yıktı. George W. Bush yönetimi bu yolla kendini aklamaya çalıştı. Blackwater şirketi ise sonrasında isim ve tüzel kişilik değiştirerek yoluna devam etti. Askeri güvenlik şirketlerine yönelik başlıca kaygılardan birisi bu. Çünkü ulusal ordular, emir-komuta zinciri, tanımlanmış sorumluluklar ve hesap verilebilirlik üzerine kurulmuştur. Asker komutanına, komutan hükümetine ve hükümetler de uluslararası camiaya karşı işlenen suçlar ve ihlallerden dolayı hesap vermek durumundadır. Buna karşılık savaşın özelleştirildiği bu düzende işler ters gittiğinde, hükümetler “Yapan bizim personelimiz değildi, bizim haberimiz de olmadı zaten” diyerek ellerini yıkayıp işin içinden kolaylıkla çıkmayı deniyorlar. ‘Sözleşmeyi ihlal etti yapabileceğim bir şey yok. Benim ordumun insanı değil, gidin o şirketten sorun hesabı’ diyebiliyorlar.” Hesap verme ve sorumluluğu inkar etmeye ilaveten, bir diğer kaygının da yürütülen operasyonların görünürlüğüne yönelik olduğuna vurgu yapan Egeli, “Askeri güvenlik şirketlerinin kim tarafından, ne zaman, nerede görevlendirildiğinin takibi zordur. Onlara başvuran hükümetler de zaten şeffaflık gözetmez. Süreç genelde gizlilik içerisinde, parlamentoların ve kamuoyunun bilgisi ve onayı dışında yürür. Bu da devletlerin ve yöneticilerinin deniz aşırı askeri maceralara girmesini kolaylaştırır, iç savaşların, dış destekli darbelerin ve gizli kapaklı müdahalelerin ardı arkası kesilmez” diye konuştu.

Rusya’nın 2010’lu yıllarda daha girişken ve dediğim dedik, askeri güç odaklı bir dış politika benimsemesiyle beraber, Putin’in de giderek artan şekilde Wagner ve benzeri özel güvenlik şirketlerine başvurduğunu belirten Egeli, bu yükselişte Putin yönetimi ile güvenlik şirketi sahipleri arasındaki girift çıkar ilişkilerine de dikkat çekti. Egeli, ABD’de olsun, Rusya’da olsun veya diğer pek çok ülkede olsun, askeri güvenlik şirketlerinin genelde iktidardaki bazı isimlerle yakın finansal ve çıkar ilişkileri içerisinde olduklarına dikkat çekti.

TEHLİKE SARMALI

Ukrayna’daki savaşla beraber Wagner üzerinden paralı askeri müessesinin tekrar gündem olduğunu belirten Egeli, ancak bu durumun yeni olmadığına ve Putin’in uzun yıllardır Suriye, Libya ve Afrika’daki bazı ülkelerde, örneğin Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Wagner aracılığıyla askeri güç bulundurduğuna, askeri güç odaklı politikalar takip ettiğine dikkat çekti.

Wagner etrafında son dönemde yaşanan bazı ilginç gelişmelere değinen Egeli, “Baktığınızda, sadece işgal altındaki Ukrayna topraklarında 40 bin Wagner personeli olduğundan bahsediliyor. Bu çok önemli bir rakam. Rusya’nın cephede savaşan askerlerinin önemli bir yüzdesinin ulusal ordu değil, paralı askerlerden oluştuğuna işaret ediyor. Ve burada son dönemde ilginç ve yeni bir olgu daha ortaya çıktı. Ukrayna’daki 40 bin Wagner personelinin 30 bininin af vadiyle salıverilmiş mahkûmlardan oluştuğu iddia ediliyor. Genelde uzun yıllar cezaevinde kalması beklenebilecek yaralama gibi, cinayet gibi, organize suç örgütü üyeliği gibi ağır suçlardan hüküm giymiş tutukluların, 6 ay savaştıkları takdirde salıverilecekleri sözüyle Wagner bünyesinde cepheye sürüldükleri bir durum söz konusu. Bu gerçekten çok sakıncalı ve düşüncesizce. Birincisi, ciddi suç geçmişi bulunan veya suça eğilimli insanların eline silah verdiğinizde, bunların üstlerince disipline edilip edilemeyeceği, karşılarına çıkan sivillere veya savaş esirlerine nasıl davranacakları, yaşanabilecek ciddi insan hakları ihlalleri büyük bir soru işareti. Ukrayna’dan bu kaygıları haklı çıkaran dehşet verici raporlar ve kanıtlar geliyor zaten. İkincisi bu insanlar altı ayın sonunda salıverildiklerinde ellerini kollarını sallayarak topluma geri dönüyor olacaklar. Hem de savaşta çok farklı bir ölçek ve yoğunlukta şiddete maruz kaldıktan ve muhtemelen yeni ve ciddi suçlar işledikten sonra. Bir de Rus basınından takip ettiğimiz, resmi makamlara “ülkeleri için” savaştıktan sonra geri dönen bu hükümlüleri ‘el üstünde tutun’ deniyor. Bu durum, mesela yeni organize suç yapılarının ortaya çıkmasına vesile teşkil edecektir. Bu insanlar hem savaş sahasında, hem de geri döndüklerinde büyük tehlike arz ediyor” ifadelerini kullandı.

ÇATIŞMALAR BİTMEYECEK

Savaşın özelleştirilmesinin bir diğer dezavantajının ise toplumların çatışmalara duyarsızlaşması olduğuna dikkat çeken Egeli,“Diyelim ki, ülkeniz savaşta, askerleriniz şehit oluyor; halk doğal olarak tepki gösterir. Hassasiyet ve tepki oluşur. Bu da hükümetler üzerinde baskı oluşturur. Ancak paralı askerin cepheye sürüldüğü çatışmalarda, hele hele o ülkenin vatandaşı bile olmayan yabancı uyruklu paralı askerlerin ölümü karşısında, dolayısıyla çatışma ve şiddet karşısında kamuoyu duyarsızlaşıyor. ‘Birileri ölmüş, ama zaten bu işi para karşılığı yapan insanlar; tehlikeli bir meslek seçmişler’ deniliyor. Bu da devletlerin ve karar vericilerinin karşılarına çıkan sorunları askeri güce, kaba kuvvete başvurarak çözüm bulmaya özendiren, ya da en azından bu seçeneği kolaylaştıran bir durum. Devletler üzerinde kısıtlayıcı kamuoyu baskısı tesis edilemediği sürece, Dünya’nın dört bir yanındaki çatışmalar bitmesini beklemek gerçekçi değil” şeklinde konuştu.

PARALI ASKER DARBESİ

Milyarlarca dolarlık büyük bir pazar olan askeri güvenlik şirketleri ve paralı askerlerin, baskıcı ve anti-demokratik rejimlerce kendi halklarına karşı da kullanıldığının altını çizen Egeli Libya’yı örnek verdi. Egeli, “Kaddafi rejiminin maddi kaynaklara ve zenginliğe sahip olduğu Libya’da, rejime karşı halk ayaklanması Afrika’dan getirilen paralı askerlerle bastırılmaya çalışıldı. Çünkü Libya ordusu ve güvenlik güçleri kendi insanlarına silah doğrultmak istemedi, hatta direnişçilerin saflarına geçti. Kaddafi rejimi özellikle son dönemlerinde iktidarını dışarıdan getirdiği paralı askerler üzerinden sürdürmeye çalıştı. Diktatöryel rejimlerin elinde genelde geniş imkânlar varken, aynı imkanlar kendilerine muhalefet eden halk kitlelerinin elinde olmuyor. Sonuç, baskıcı rejimlerin ömrünün uzaması veya daha kötüsü şiddet ve sivillerin kanının dökülmesi oluyor. Paralı askerlik müessesesinin bu yönüyle de demokrasiye ve insan haklarına yönelik tehdit oluşturduğu birçok örnek gösterilebilir” dedi.

Kaynak: BirGün

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.